31 Ekim 2012 Çarşamba

Muhteşem Yüzyıl Fenalık Getirdin Artık


Yani yemedim içmedim biter bitmez yazayım dedim. Nereden başlayayım tüm entrikalarına rağmen sevdiğimiz Hürrem'in aşkının nasıl da hiç edildiğine mi?, o bet suratlı Cansu Derenin nasılda dünya güzeli gibi gösterilmeye çalışıldığına mı? Süleyman'nın Hürrem'e bile yapmadığı sevgi gösterilerini bet kıza yaptığından mı? Yani dizi iyice sıkıntı verdi bu ne ya her hafta Bet suratlı Firuze öldü mü? ölmedi mi? diye mi beklicez. 
Aaaaaaa sıkıldık iyice. Hürrem'in hatırına izliyoruz biz ailecek şu diziyi. Çünkü artık iyice böggg getirdi. 
Sizler ne dersiniz bilmem ama dizi iyice zıvanadan çıktı. İzleyici nabzı da mı yoklanmıyor hiç bilmiyorum ama gidişat hiiiç iyi değil. Yapımcı kendine gelsin def etsin artık şu Firuzeyi, sıkıldık artık. 
Kendimi fazla kaptırdım sanki amaaaan izlediğim bir kaç hatta iki diziden biri yolunda gitsin işte. 
Bu ara da bu gün izlediğim diğer dizi olan Uçurum'un da yayından kaldırılacağını duydum. TV dünyasında çok büyük depremler olacak şimdiden hazırlanın benden söylemesi ;)

Ödüllendimmm :)


Geçenlerde sevgili hemşehrim gamzenin renkleri beni ödüllendirdi. Takip ettiği bloglar arasında benim bloğumu da koymuş. 
Çok mutlu oldum. Bu işe ilk kalkıştığımda baya bi utanıp sıkılmıştım. Ödülün amacı takip sayısını arttırmakmış. 
Annemin ameliyatı ve sonrasının bayram olması nedeniyle bir türlü teşekkür edemediğim arkadaşıma buradan bir kez daha teşekkür etmek isterim.
İlk ödülümü almış olmak ve doğru yolda ilerlediğimi hissetmek çok güzel bir şey. Tekrar teşekkür ediyorum :)

29 Ekim 2012 Pazartesi

Biev Cicilerim

Aslında bu bloğu ağırlıklı olarak evlilik hazırlıklarım paylaşmak için açmıştım ama zaman geçtikçe, kendi kendime bu blog benim. Bende bu bloğum istediğim her şeyi yazabilirim diye karar verdim. 
Çeyiz için bir kaç post yazdıktan sonra pek bir şey yazamadım. Bu bir şeyler almadığım için değildi fırsatını bulup fotoğraf çekemediğim için oldu. ha bu gün ha yarın derken aldıklarım birikti. 
Şimdi yavaştan sizlerle de paylaşayım diyorum. 
Bu saklama kaplarını ya da çaylık, şekerlik de diyebilirim 3 hafta kadar önce aldık kuzenimle. 
İkimizde bayıldık.
Biev'in ürünlerini çok seviyorum orjinal şeyler var her zaman. 
Daha sonra internette Evmanya ya bakınırken aynı  modelin sıvı sabunluk ve kaşıklığını da görünce dayanamadım alayım dedim.




Evmanya kampanyalarına göz atmak için tık tıık. http://www.evmanya.com/
Şimdilik Biev'den çeyizime kattığım parçalar bunlar daha sonra bir kaç şey daha katmayı düşünüyorum ancak biraz daha araştırma yapmam gerek. Pek bir gizemli konuştuğumun farkındayım çok yakında sizlerle de paylaşacağım :)
Bu arada Biev'in kendi web sitesi uzun zamandır yapım aşamasında. Bu yükselişe geçmiş bir marka için hiç doğru bir şey değil. Umarım yapım aşaması bir an öne biter de biz de parça parça gördüğümüz, bulduğumuz Biev ürünleri toplu olarak görebiliriz. 
Şimdilik benden bu kadar çeyiz postlarına hız kesmeden devam etmek istiyorum. Kendinize çook iyi bakın :)

24 Ekim 2012 Çarşamba

Doğum Günüm Güzel Günüm :)


Cumartesi günü yani 20 ekim benim doğum günümdü. O gün için yapılmış bir planım yoktu. Kimsenin bana sürpriz falan da yapmayacağını da biliyordum. Sadece annem sürekli seninle bir yere gideceğiz çok sevineceksin deyip duruyordu. Anneme doğduğum hastahaneye mi gideceğiz bile dememe rağmen annem ne olduğunu söylemedi. Bir de bir gece önceden sevdiceğimle küçük bir atışma yaşayınca iyice sinir olarak girdim yatağa. 
Sabah uyandığımdaysa karşımda sevdiceğim vardı :)
Nasıl bir mutlulukta tahmin edersiniz. Dünyalar benim oldu :)
Daha sonra ertesi gün annem karnım ağrıyor demeye başladı. Aslında iki gündür söylemekteydi ama o gün biraz daha artmıştı. Teyzemle hastahaneye gittiler. gece 20:00 a doğru apandistinin patladığını hemen gelmemizi söylediler. Gerisini tahmin edersiniz. bir mutlu ve ardından gelen talihsizlikle bir doğum günümün daha sonuna geldik. 
Kaç gündür hastanedeydik. Şimdi evdeyiz. Annem gayet iyi. Allah daha beterlerinden korusun bizi de hepinizi de. 
Şimdilik kendinize iyi bakın.
Hepinize iyi bayramlar. Sevdiklerinizle beraber mutlu, huzurlu, bol etli, bol şekerli bayramlar geçirmeniz dileği ile :)

13 Ekim 2012 Cumartesi

Sonbahar Saç Bakım Kürü

Eveeet malzemelerimi aldım kürümü hazırladım. Şimdi içinde neler var sayayım size;
Tatlı badem yağı,
Defne yaprağı tohumu,
Buğday yağı,
Susam yağı,
Yılan yağı,
Hint yağı,
Zeytin yağı
1 baş Sarımsak :)
Yapılışına gelince;
İlk olarak bir çay bardağı suda sarımsakları yumuşayıncaya kadar haşlıyoruz. O haşlanırken cam bir kavanoza bütün yağları döküyoruz. Sarımsaklar haşlandığı zaman püre haline getiriyoruz. Ben blender dan geçirdim. Siz isterseniz çatalla da ezebilirsiniz. 
Daha sonra yağ karışımının içine boşaltıyoruz. 
Kapağını kapatıp çalkalıyoruz. 
Bir hafta bekleyecek olan bu karışımımızı günde bir kaç kez çalkalayarak dinlendiriyoruz. 
1 haftanın sonunda saçlarımıza uygulayıp 1 saat beklettikten sonra yıkıyoruz. İşte bu kadar :) Yağ karışımı biraz fazla oluyor saçlarınızın miktarına göre 1'er hafta ara ile bir kaç kez de tekrarlayabilirsiniz sanırım. 
Hatırlatmak isterim bu karışımı bende de denemedim 1 hafta sonra deneyeceğim. Kuaförüm sonbahar dökülmelerine karşı çok etkili olduğunu deneyen herkesin çok memnum kaldığını söyledi. 
Şimdilik benden bu kadar sıra da cilt bakım önerilerim olacak :) Kendinize çook iyi bakın..

Photon Şampuan

Mevsim sonbahar. Aslında güzeldir sonbahar. Bir başkadır, hüzündür, belki insanın kendisiyle yüzleşmesini temsil eder, hani doğa üzerindeki giysisini değiştirir ya insanlarda buna benzer belki de. 
Kimileri için zorlu kışı, hatırlatsa da ben severim sonbaharı. O kendine has havasını, doğanın gizli değişimini.. 
Ancak vücudum nedense pek hoşlanmıyor. Her sonbahar geldiğinde yüzümde pul pul dökülmeler, benzim de solma ve en önemlisi de saçlarım da aşırı bir şekilde dökülme sorunu yaşıyorum. Şimdi bu sorunlarla uğraşan bir tek sen değilsin diyeceksiniz. Haklısınız eee bende sizlere küçük araştırmalar sonucunda uyguladığım bir kaç sonbahar çözümünü paylaşmak istedim. 
İlk olarak Saçlar..
Aslında benim saçlarım bir çok insana göre oldukça gür ve kalın telli. Parlaklığında vs. hiç bir sorun yaşamıyorum. Buna karşın sonbahar dökülmeleri beni çıldırtıyor. 
Bir kaç şampuan denemesinden sonra bitkisel şampuanlara bir bakmakta yarar vardır diye düşündüm ve Photon marka bir şampuan aldım.
 Aslında sorup soruşturmadan pek böyle şeyler yapmam ancak saç dökülmesi öyle bir korku yaptı ki içimde gözümü karartıp aldım. Tamamen bitkisel içerikli bir şampuan mış deneyip göreceğiz dedim.  Benim saçlarımda İstanbul'dan geldikten sonra İzmir'in kloru oldukça yüksek suları nedeniyle kepek sorunu olduğundan ben ısırgan otlu olanını aldım. Bütün şampuanlar saç dökülmesine karşı etkiliymiş içerikleri saç tipine göre değişiyormuş. Şimdilik iki kez kullandım. Pek bir değişiklik gözlemlemedim ama biraz daha denemeye kararlıyım. 
Ardından annemin saçlarını kestirmek için gittiğimiz kuaförümüzden öğrendiğim bir karışım var. Bu gün öğrendim ve denemeye fırsatım olmadı. En kısa zamanda deneyip içindekileri sizinle paylaşacağım. Kuaförün söylediğine göre deneyenler çok memnun kalmaktaymış. 
Sonbahar sorunlarını bölümlere ayırmanın daha iyi olacağını düşündüm nedeni ise daha detaylı araştırmalar yapmak :) ya daaaa saatin bir hayli geç olmasının da etkisi olabilir :) Haaaa bu ara da bu markayı kullanan, duyan varsa yorumlarınızı bekliyorum.
Şimdilik bu kadar en kısa zamanda görüşmek dileğiyle sevgiyle kalın.. 

10 Ekim 2012 Çarşamba

Ben Geldimmm :)

Merhabalar hepinize.. Yine aranızdayım. Aslında geleli iki gün oldu ama hiç vaktim olmadı bir şeyler paylaşmaya. 
İstanbul havası almak çok iyi geldi bana. Özlemişim her bir köşesini. Adım attığım anda içimi bir mutluluk kapladı. Şansıma hava da pek güzeldi. Pazartesi günü kapattı hava. Eeee anladı benim gidecek olduğumu üzüntüsünden yağmurlarını döktü :) Şaka bir yana şanslı bir mevsimdeyiz. Hatırlıyorum geçen sene Ağustos da başlamıştı yağmurlar İstanbul'da. Şimdi ise ekim oldu daha yeni. 
Şimdilik bir selam verip çıkmak istedim. Daha doyurucu konularla tekrar aranıza döneceğim :)

4 Ekim 2012 Perşembe

Küçük Bir Kaçamak


Kısa bir süreliğine yaniii Salıya kadar falan yokum. İstanbul özlemiş beni çağırdı gel diye gidiyorum. 
Ama gitmeden bir kaç sözüm var içimde tutamadığım. Yeri burasıdır diyorum. Dilin kemiği yok. Bunu sürekli hatırlatıyor insanlar bana. Üzülüyorum.. İnsan nasıl üzülmez. Sevdiğin insanlar üzüyor seni, sırf kendi istedikleri olmuyor diye, bir anda çıkartıveriyorlar iğnelerini. Can yakıyor görmüyorlar. Ya da görüyorlar da hoşlarına gidiyor. Eee bi ders vermiş oluyorlar karşısındakine. Farkında olmadıkları bir şey var.. 
Dil yarası kapanmaz. Öyle bir yaradır ki üzeri örtülür ama kapanmaz. Sürekli kanar durur ama içine. İçindeki zehri yarayı açandan alır ya, onu illaki ona akıtmak ister, yoksa kurtulamaz bu yaradan..
Felsefe yapmayı sevmiyorum hiç, ama bazı şeyler yaptırıyor. Yarın yarime kavuşmanın mutluluğunu yaşamak istiyorum..
Sizleri Allah'a emanet ediyorum..
P.S: Bu ara da 53 kişi olmuşuz. Dileğim beğenenlerin sürekli takipçim olmaları. Ara da da olsa şu kız ne yapmış demeleri. Belki öyle dedirtecek paylaşımlar yapmıyorumdur. Ama olsun onu da yazın. Paylaştıkça çoğalalım. 
Beni unutmayın.. İnşallah moralim yerinde ve sıcak sıcak İstanbul dedikodularıyla dönerim aranıza :) 

2 Ekim 2012 Salı

Elie SAAB Bizim Eve Bi Kahveye Gelirmisin ????

Elie Saab, delicesine tanışmak istediğim hmm ya da delicesine yaptıklarından birini giymek istediğim bir modacı. Hatta ona modacı demek az kalır en muhteşem romantik, dantelin efendisi, uçuşan tüllerin, taşların sahibidir kendisi. Şimdide ahh çektirecek bir 2013 gelinlik koleksiyonuyla çıkmış karşımıza ne diyeyim ben bu adama. Hayır aklında neler var, geçmişinde kesin bir kadınmış bu adam ya da bir kadını çok sevmiş ve reddedilmiş bu yolla intikam alıyor sevdiceğinden.
Velhasıl yine yıkmış geçirmiş bence birde ben bakayım göreyim derseniz tıkk tıkk..












1 Ekim 2012 Pazartesi

İstanbul Sever Seni Sen Beni Seversen :)


Şimdi siz niye bu başlık diye soruyorsunuzdur. Ya daa sormuyor da olabilirsiniz tabi çok basit İzmir ve İstanbul da mekik dokuyan bir kız ve bu isim. Aslında bir yönüyle öyle ama diğer yönüyle çok şey. 
İzmir çocukluğum,hayatım, ailem demek benim için. 
İstanbul, gençliğim, hayallerim, geleceğim.
Buradan baktığım zaman insan uffff ne zor yahu insan hangisini bırakabilir ki diyor. Gerçekten de öyle. İnsan ikisinden de vazgeçemiyor. 
İstanbul öyle bir şehir ki insanı kendisine bir alıştırdı mı asla vezgeçirtmiyor. Nasıl bir bağımlılıktır bu böyle çözen varsa açıklasın dinlerim.
İstanbul'a ilk geldiğim yıllarda annemden ayrılmış tek başına kalmış küçük sümüklü bir kızken, başladım ben eve döneceğim, burada yapamıyorum demeye. Arkadaşlarım yapma etme deseler de ben kafama koymuştum annemi özledim bir kere. Onsuz asla duramam ki. Hem benim ne işim var bu şehirde? Şu kalabalığa bak, İnsanlara bak, tıklım tıkışık her yer. Yahu öğle vaktinde otobüste ayakta gitmekte ne demek, istemem ben İzmire gideceğim! Dedim ve ilk tatilde hemen Ege Üniversite'sine attım kendimi. Yanımda canımın içi Tuba'm var. Girdik öğrenci işlerine. Ben heyecanlı heyecanlı anlatmaya çalışıyorum derdimi. Ordan bir hoca atladı.Ne oldu dur sakin ol diye. Bende başladım, şeyyyy ben İstanbul Üniversitesinde okuyorum ama oraya alışamadım şimdi buraya geçiş yapmak istiyorum. Ne yapmalıyım öğrenmeye geldim. Hoca döndü ve bana, "eğer gelecek sene, seni burada görürsem bütün derslerimden bırakırım, mezun etmem seni bu okuldan" dedi. Biz tabi şok. Hoca kızım sen iyi misin? Nereyi bırakıp nereye gelmek istediğinin farkında mısın ? dedi.Şimdi 1 yıllığına gelmiş bile olsam ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. 
Hoca bana burada iş yok, güç yok sakın ola ki yanılıp da gelmeyesin vallahi ev kızı olur çıkarsın demek istemişti de ben saf yıllar sonra idrak ediyorum belkide. 
Şimdi bin bir türlü iş bulma sitesini tüketirken ahhh ahh diyerek bir yerde hata yaptım ama nerede demiyorum tabi :) ya da belki acıcık diyorum da ohhhh iyi ki gitmişimi de bolca söylüyorum. Tabiii şöyle göynüme göre bir işim olsa daha çok memnun olacağım ama napalım kadeeeer, kısmeeeeet.
Ayyy amma demogoji yaptım. Kısacası ben İstanbul'u çok özledim yahu. 
Her şeyini özledim. Ama en çok ta içindeki yarimi özledim. 
İzmir benim sakin kıyım ama İstanbul deli tarafım.
Özledimmm çoook özledim. 
Beni takip edin desem çok mu olurum bilmiyorum ama edin yahuu :) 
P.S : Yukarıdaki resimde gördüğünüz yer Fethi Paşa Korusu yani yarimle bizim için çok özel bir yer. Hayatımızın dönüm noktasının 1. yılında bu özel yeri paylaşmak istedim :)